HAKKINDA YAKALAMA-GÖZALTI KARARI VERİLEN KİŞİNİN HAKLARI
1.1 Susma Hakkı
Soruşturma ve kovuşturma işlemleri adli makamlarca yerine getirilir. Ceza Muhakemesi Hukukunda re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Amaç maddi gerçeği, tereddütten uzak bir şekilde, ortaya çıkarmaktır. Elbette bu süreçte suç şüphesi altında olan kişinin bilgisine ihtiyaç duyulabilir lakin kişinin beyanı tek başına hükme esas alınamaz.
Susma hakkı masumiyet karinesinin kapsamında yer alır. Masumiyet karinesi ise adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak ele alınmaktadır. Dolayısıyla susma hakkı temelini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (m.6) ve Anayasa’dan (m. 36) almaktadır. Bu hak gereği kişi kendi hakkında sürdürülen muhakeme sürecinde aktif bir rol almak zorunda değildir. Bahsi geçen hakkın sınırlarını ise kanunda sayılan, birtakım hallerle, katlanma yükümlülüğü oluşturmaktadır.
“Susma hakkı ve kendini suçlandırmama hakkı ihlal edilmek suretiyle elde edilen delilin kullanılması konusunda Mahkeme, bu hakların Sözleşme’nin 6. maddesindeki adil muhakeme usulü kavramının kalbinde yer alan genellikle tanınmış uluslararası standartlar olduğunu hatırlatır. Bunların varlık nedeni, başka şeylerin yanında, sanığı yetkililerin haksız zorlamalarına karşı korumak ve böylece adli hatadan kaçınılmasına katkıda bulunmak ve Sözleşme’nin 6. maddesinin amaçlarını yerine getirmektir. Özellikle kendini suçlandırmama hakkı, bir ceza davasında iddia makamının, sanığın iradesine aykırı baskı ve zorlama yöntemleriyle elde edilmiş delillere başvurmadan iddiasını kanıtlamak istediğini varsayar. (bk. diğerleri arasında, Saunders – Birleşik Krallık, 17 Aralık 1996, §68, Reports 1996-VI; Heaney ve McGuinness – İrlanda, no. 34720/97, §40, ECHR 2000-XII; ve yukarıda geçen Jalloh, §100).”[1]
AİHM yukarıdaki kararda, susma hakkını, adil yargılanma hakkının kalbinde yer aldığını ifade etmiştir.
1.2 Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkı
Gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında, hakkında muhakeme süreci devam eden her kişi, kendisinin bir avukatla temsil edilmesini isteyebilir.
Müdafi yardımından yararlanma hakkı temelini AİHS madde 6/3-c’ den almaktadır.
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6 § 3 (c)
…
- Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
…
- Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;”
Savunma hakkı kutsaldır ve kağıt üzerinde kalmaması esastır. Salduz/Türkiye kararı bu konuda AİHM için bir doktrin haline gelmiş ve bu davayı takip eden yargılamalarda içtihadını geliştirmeye devam etmiştir. Müdafiden yararlanma hakkının ilk ifadelerinin alınma anından itibaren başlayacağını belirtmiştir. Müdafiden yararlanma hakkı, zorunlu sebepler olmadıkça, kısıtlanamaz niteliktedir.
“Polis karakolunda müdafi ile görüşme hakkı sadece cana, özgürlüğe veya fiziki bütünlüğe karşı ciddi olumsuz sonuçların önlenebilmesi için acil bir ihtiyacın varlığı halinde kısıtlanabilir.”[2]
Avukata erişim hakkı canlandırma, kimlik tespiti, keşif gibi usul işlemlerinde de gündeme gelir. Kişi bu süreçte de bir müdafiinin yardımından yararlanmayı isteme hakkına sahiptir. AİHM içtihatlarında, avukata erişim hakkıyla ulaşılmak istenen birtakım amaçlar şu şekilde ifade edilmiştir:
- Soruşturma makamları ile şüpheli arasında silahların eşitliğinin sağlanması.
- Kolluk tarafından gerçekleştirilecek zorlama ve/veya kötü muameleye karşı güvence sağlamak.
Müdafiden yararlanma hakkının kapsamı yalnızca müdafiinin fiziksel olarak bulunmasına hizmet etmez; ayrıca müdafiinin görevini gereği gibi yerine getirebileceği ortamın sunulmasını gerektirir. Nitekim ifade alma sırasında kolluğun müdafiiye müdahalede bulunması da avukata erişim hakkına halel getirir. AİHM Kaplan/Türkiye kararında şu vurguyu yapmaktadır “Avukata erişime getirilen kısıtlama ve avukat gıyabında alınan ifadesinin yargılamayı yürüten mahkeme tarafından kendisini mahkum etmek için kullanılması nedeniyle adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.”.[3]
1.3 Yakalama Nedenlerini ve Hakkındaki İddiaları Öğrenme Hakkı
Yakalama nedenlerini öğrenme hakkı bir diğer deyişle kişinin isnadı öğrenme hakkı AİHS madde 5/2 ile 6/3-a, Anayasa madde 19/5, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu madde 13 ve YGAİAY madde 6’ da düzenlenmiştir. Bu hakkın bir gereği olarak “bir suç ile itham edilen herkes” kendisine isnat edilen niteliğini ve sebebini öğrenme hakkına sahiptir. Yargılama devam ederken isnat edilen suçun niteliğinde değişiklik olması da bu hakkın kapsamındadır.[4] Yani ceza muhakemesi sürecinin tamamına yaygın bir haktır. Bu hakkın yerine getirilmesinin bir sonucu olarak faile atılı suçun somutlaştırılmış olması sağlanacaktır. Somutlaştırmanın hem savunma hakkı bakımından hem de yargılamanın selameti açısından fayda sağlayacağı tartışmasızdır. Nitekim suç isnadı ile karşı karşıya kalan kişi yahut müdafisi somutlaştırılmış sebepler üzerinden bir savunma sunacak ve mahkeme bu doğrultuda bir sonuca ulaşacaktır.
Hakkın gereği gibi yerine getirilmesi için kişiye yakalama nedenleri en kısa zamanda ve anladığı bir dilde yapılmalıdır.[5] Bu hakkın kişiye yazılı olarak bildirilmesi esastır. Yazılı olarak bildirimin mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal bildirilmesi gerekir.[6]
1.4 Yakınlarına Haber Verme Hakkı
Anayasa madde 19’da “kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır. Hükmün lafzından yola çıkılırsa hakkın mutlak olduğu sonucuna varılmaktadır. CMK’ da, kişinin yakınına yapılacak bildirimin Cumhuriyet savcısının emriyle yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca kişinin yabancı olması durumunda, bildirimin, vatandaşı olduğu devlet konsolosluğuna yapılacağı söylenmektedir.
1.5 Mahkeme Önüne Çıkarılma Hakkı
Yakalama ve gözaltı tedbirleri kişi hürriyeti hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. Kolluk tarafından yapılan yakalama ve gözaltı kararı Cumhuriyet savcısı tarafından verilir. CMK madde 91/1’de “Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez.” İfadesinde geçen en yakın mahkeme veya hakim ifadesi bu hakkın zaruretine bir kez daha vurgu yapmaktadır. Bu hakkın kişilere sağlanmasında amaç, hakkında tedbire hükmedilen kişinin derhal bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önüne çıkarılmasıdır. Yetkili mahkeme getirilen kişinin hakkında tutuklama kararı verip vermeyeceğini değerlendirecektir.
AİHS madde 5’ da;
“3. İşbu maddenin 1.c fıkrasında öngörülen koşullar uyarınca yakalanan veya tutulan herkesin derhal bir yargıç veya yasayla adli görev yapmaya yetkili kılınmış sair bir kamu görevlisinin önüne çıkarılması zorunlu olup, bu kişi makul bir süre içinde yargılanma ya da yargılama süresince serbest bırakılma hakkına sahiptir. Salıverilme, ilgilinin duruşmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminat şartına bağlanabilir.
- Yakalama veya tutulma yoluyla özgürlüğünden yoksun kılınan herkes, tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesi ve, eğer tutulma yasaya aykırı ise, serbest bırakılması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.” Denilmek suretiyle hak uluslar arası boyutta da koruma altına alınmıştır. Kısaca ifade etmek gerekirse, yakalama ve gözaltı tedbirlerinin varlığı durumunda, mahkeme önüne çıkarılma hakkının devlet makamlarınca yerine getirilmemesi
AİHS madde 5’te yer alan “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı”nı ihlal edecektir. Nitekim bu iki tedbir ile kişinin hareket kabiliyeti adli makamlarca kısıtlanmaktadır. AİHS madde 5/5 ile “Bu madde hükümlerine aykırı bir yakalama veya tutma işleminin mağduru olan herkes tazminat hakkına sahiptir.” Yani bahse konu hakların sağlanmaması durumunda devletin tazminat sorumluluğu gündeme gelebilecektir.
[1] AİHM, Gafgen/Almanya, Başvuru no. 22978/05.
[2] ÇELİKSOY, Ergül, Polis Karakolunda Müdafi İle Görüşme ve Müdafiden Yararlanma Hakkının AİHM’nin İbrahim ve Diğerleri/Birleşik Krallık Kararı Işığında Değerlendirilmesi, TAAD, Yıl:9, Sayı:35, 2018
[3] AİHM, KAPLAN/TÜRKİYE Kararı, Başvuru No:13807/08, Karar Tarihi:30.01.2018.
[4] HUDOC, Case of I.H. and OTHERS v. AUSTRIA, Application no. 42780/98.
[5] HUDOC, Case of BROZICEK v. ITALY, Application no. 10964/84.
[6] HUDOC, Case of PELISSIER AND SASSI v. FRANCE, Application no. 25444/94.